Yerel Lezzetlerin Kalbi “Kastamonu Mutfağı”
Yerel Lezzetlerin Kalbi
“Kastamonu Mutfağı”
Bu Yazım 18.05.2020 tarihinde Analiz Gazetesinde Yayınlanmıştır.
https://www.analizgazetesi.com.tr/haber/yerel-lezzetlerin-kalbi-4466/
Kastamonu Mutfağı |
Kastamonu ilinin konumu, coğrafi
yapısı ve bu toprakların uzun tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği
yapmış olması, burada ülkemizin en muhteşem mutfaklarından birinin doğmasına
neden olmuştur. Kastamonu mutfağını bu kadar zenginleştiren, bir tarafta
Karadeniz’in batısı diyebileceğimiz uzun sahili, diğer tarafta yüksek dağların
bulunduğu ormanlık bölgesi ve iç bölgedeki geniş ovalarıdır.
Geçen hafta yazdığım 2 yazımda da Kastamonu iline ait
ürünlerden bahsettim. Sarımsak ve siyez buğdayını anlattım. Her 2 üründe
ülkemizde Türk Patent Kurumu tarafında coğrafi işaret tescili almış ürünler. Yazılar
güzel tepkiler aldı. Sonra Kastamonu’ya ait kısa bir araştırmamda gördüm ki,
daha ne cevherler var bu ilde. Bu ilimiz olağanüstü ormanlarının olduğu, yüksek
dağların eteğinde, Karadeniz sahili ile iç içe, binlerce yıllık bir gastronomi
mazisi olan bir ilimiz. Mutfağı ise tek kelimeyle müthiş bir mutfak. Tarım
ürünlerinin et ile harika bir şekilde bütünleştiği, çeşit çeşit lezzetlerin
coğrafyayla harman olduğu, tarihten gelen güçlü bir ruhla şahane tatlar ihtiva
eden bir ilimiz Kastamonu.
Kastamonu
Batı Karadeniz bölgesinde, deniz seviyesinden 775 metre
yükseklikte, 13.108 km² yüzölçümü olan ve birçok eski medeniyetin yerleşim yeri
olan Kastamonu ili, tarih kokan vilayetlerimizden biridir. Anadolu’nun bazı kadim
medeniyetleri burada var olmuş, çeşitli kavimler bu bölgeyi kendilerine yaşam
alanı yapmış ve birçok farklı kültür bu ile kendi hayatlarından izler bırakmışlardır.
Çok uzun yıllar bu köklü medeniyetlerin tesiri altında kalınan bu durum,
Kastamonu ilinin kültür hayatına önemli bir derinlik ve zenginlik katmıştır. Tarih
boyunca yapılan tarımsal çalışmalar, yemek çeşitliliği, pişirme yöntemleri,
ahşap ve bakırdan yapılan sofra araç gereçleri ve daha gastronomi alanına giren
birçok şey geniş bir yelpazede günümüz Kastamonu mutfağında etkin bir rol oynamıştır.
Ancak bana kalırsa tarihten gelen bu kültürün ağırlığı ile birlikte, temelde bu
mutfağı besleyen unsurlar, iklim, coğrafya ve buna bağlı olarak yapılan tarımsal
faaliyetlerdir. Sanırım günümüz mevcut Kastamonu mutfağını etrafındaki coğrafya
daha çok etkilemiştir demek mümkün. Örnek
olarak, herhangi bir yerden alınan bir sarımsak tohumunun Taşköprü’ye ektinizde
yine aynı kalite de bir sarımsak elde edersiniz. Nedeni ise bölgenin toprağı ve
iklim şartlarıdır. Kastamonu’nun bu çok geniş tarıma uygun coğrafyası ve konumu
muhteşem bir mozaik kültür ile buluşunca inanılmaz zengin bir mutfak doğmuştur.
İşte, Kastamonu’da nesiller boyu var olan bu tarihsel birikim ve çevresinde
olan bu coğrafi farklılık, zengin ve donanımlı bir mutfak kültürü olarak
meyvelerini vermiş ve sayıları binleri bulan çok çeşit yemeklerin oluşumuna da
imkan vermiştir.
Kastamonu’nun
Karadeniz’deki uzun sahil şeridi, bu sahile paralel, 2.000 metreyi bulan dağları
(İsfendiyar (Küre) , Yaralıgöz, Göynük, Dikmen, Kurtgirmez, Güruh, Ballıdağ,
lsırganlı, Harami Elek, Çatalılgaz tepesi (2565m.) güneyinde Ilgaz Dağı, Devrez Çayı, Kuzeyinde Gökırmak, Araç Çayı ve geniş karasal bölgeleri, bölgedeki
tarımsal çeşitliliğin oluşmasında önemli rol oynamıştır.
Kastamonu
Mutfağının Tarihçesi
Araştırmamda il yetkililerin yazılı beyanları çerçevesinde,
Kastamonu’da 812 çeşit yemek tespit edilmiş ve bu yemeklerden yaklaşık olarak
500 yemeğin Anadolu’nun diğer yörelerinde bilinmediği ortaya çıkmıştır. Yöresel
mutfak adına yapılan bu çalışmaların başında 1950’li tarihlerde Arkeolog Ahmet
Gökoğlu’nun yaptığı çalışma gelmektedir. Bu çalışmaların bir kısmı, Türk
Etnografya Dergisinde ‘Kastamonu Ekmekleri’ ve ‘Kastamonu Çorbaları’ adıyla
yayınlanmıştır. 1967 yılında yayınlanan “Kastamonu Ekmekleri” adlı makalede,
Kastamonu’daki yemek çeşidinin, o tarihlerde yapılan ve 36 ilden toplanan
“Anadolu Yemekleri ve Türk Mutfağı” adlı kitaptaki yemek çeşidinden 280 adetten
fazla olduğu görülmektedir. Daha sonra İhsan Ozanoğlu ’da ‘Kastamonu Elması’, ‘Kastamonu
Yemekleri’ adında 2 risale kaleme almıştır. Bu yemeklerin çoğu tamamen bu
bölgeye has yemekledir.
Kastamonu
Mutfağı UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na Girmelidir.
Birçok yemek çeşidi ile Kastamonu Mutfağı, Anadolu sofrasının
köşe taşlarından biridir. Bunu yerinde görüp test etmek ve o lezzetleri yöresinde
tatmak gerekir diye düşünüyorum. Kastamonu mutfağını yerel lezzetlerin kalbi
olarak görüyorum. Coğrafi işaretli ürünlerin bir karnavalı sanki bu ilimiz. Sadece
Kastamonu mutfak kültürüne ait 11 adet coğrafi işaret tescili bulunmaktadır. Bu
zengin mutfak kültürünün kökeni rivayetlere göre Hititlerin yemekleri ile
başlamış olsa bile, şimdilerde burası, Anadolu toprağı sayesinde deneyimli
ellerin sofraya serdiği bir cennet gibidir. Yüzlerce yerel lezzet, sanki
profesyonel damaklara sunulur gibi çalışmalar yapılmakta ve bölge sanki bir açık
hava müzesi gibi yöresel mutfak görünümünü andırmaktadır. İşte bu açılardan Kastamonu Mutfağı küçük bir
destekle ‘Unesco Yaratıcı Şehirler Ağı’na
girebilir. Bunu hakkettiğini düşünüyorum. Yeter ki güçlü omuzlar buna destek
versin. Gastronomi şehirler kervanına bir ilimizin daha katılması bize mutluluk
verecektir.
Bakır
ve Ahşap ’tan yapılmış Mutfak Araç Gereçleri
Kastamonu, mutfak kültürü içinde servis-saklama kapları,
pişirme araçları açısından da zengin bir ilimizdir. Bölgedeki orman varlığının
fazlalığı mutfak ve sofra kültürüne de yansımıştır. Yoğun olan ormanlardan
dolayı kullanılan eşyaların arasında ahşaptan yapılmış saklama kapları, sepet, tabak,
çanak ve sini altlığı gibi araç gereçler oldukça yoğundur. Ayrıca Küre
ilçesinde çıkarılan ve yaklaşık olarak 3.500 yıldır mevcut olan bakır madenlerinden
bölgeye has bakır servis, saklama kapları, sahan, leğen, sini, sürahi, matara,
çatal kaşık yapılmaktadır. Bu bakırdan yapılan araç ve gereçler, işlevsel
olduğu kadar estetik anlamda da sofraları süsleyen eşyalardır.
Kastamonu
Mutfak Kültürü
Kastamonu mutfağının içerisinde; et, hamur ve sebze içerikli
yemekler, yöreye özgü ekmekler, çorbalar, tatlılar ve içecekler bulunmaktadır.
Hayvancılık revaçta olduğundan kırmızı etle yapılan yemekler ağırlıktadır.
Ancak tavuk eti de yeteri kadar yemeklerde kullanılmaktadır. Denize yakın
olmasından dolayı fazla olmasa da balık içerikli yemekler de vardır. Hamur işi
olan tirit en meşhur yemeklerindendir. Orman meyveleri ve otların lezzet
kattığı bölge yemekleri Kastamonu’nun kendine has mutfağında önemli rol
oynamaktadır. Yöreye özel yapılan tarhana ve kestaneden yapılan çorbalar,
bandumaya lezzet katan ceviz ve kahvaltı sofralarını süsleyen dağ çileği reçeli
yörenin önemli ürünlerindendir. Kastamonu’da, kazan kazan yemekler pişer, şık
sunumlarla servis edilir. Günümüzde belli kesimde de olsa, geleneksel yer
sofrası düzenini devam ettiren Kastamonulular, yemekleri bakırdan sinilerin
üzerine ‘sofra bezi’ sererek yerler. Aynı zamanda Coğrafi işaret tescili alan
taş baskı ve Ihlamur ağacından yapılan kalıplar ile pamuklu kumaşa baskı
yoluyla işlenen bu sofra örtüleri, Hitit Güneşi, çift başlı geyik, Osmanlı
lalesi gibi pek çok farklı desene sahiptir.
Hamurlu
Yiyecekler
Bölgede çeşit çeşit hamur işleri yapılır. İnebolu’nun iri,
yuvarlak ekmeği ve İnebolu’nun ortası delik pidesi çok lezzetlidir. Somun,
serme, gözleme, başlıca ekmekler olup sacda veya fırında pişirilir. Sacda etli ekmek ve katmer de pişirilir. En
çok yapılan, burmalı çörek, iç yağlı çörek, mısır çöreği, tarhanalı çörek ve ketedir.
Kastamonulular böreği sevdiklerinden, her buldukları otu, mantarı böreğin içine
koyabilirler. Alt-üst böreği, fincan böreği, küre böreği, lahana böreği,
katmer, cizleme, ıspanaklı-patatesli börek, su böreği ünlü börek çeşitleridir. Kulaklı
makarna denilen kulak kısımları açık bırakılarak hamurun kare kesilip içerisine
kıyma, soğan ve maydanozlu harç doldurulan bir yemekleri vardır. Kastamonulu,
elma pekmezi şurubundan ‘kel simidi’, bayat simitten ‘simit tiridi’, kuru
yufkadan ‘banduma’ yapar. Mantı,
sıkma, kesme, erişte de diğer hamurlu yiyecekleridir.
Kastamonu’nun
Etsiz Sebze Yemekleri:
Kastamonu bitki noktasında inanılmaz elverişli topraklarından
dolayı mutfağı da çok gelişmiştir. Ormanda yabani şekilde yetişen otlarla türlü
çeşit yemekler yapan Kastamonulular, sebze yemeklerini de çok lezzetli
pişirirler. Kelem, pancar yaprağı, ıspıt gibi bitkiler kullanılarak yapılan
sarma dolmalar, zeytinyağlı halde masaya getirilir. Dolma ve sarmaların içinde
bulgur-pirinç karışımı tercih edilir.
Pilavlar:
En yaygın pilavlar anakız pilavı, ekşili pilav, bulgur ve
pirinç pilavlarıdır. Pilavlar et, tavuk, hindi suyuyla pişirilir ve geride
kalan etler pilavın üzerine küçük parçalar halinde serpiştirilir. Anakız pilavı
bulgur-pirinç, bulgur mercimek karışımı pilavdır. Ekşili pilav siyez bulgurundan
yapılır. Bulgur yıkanır. Önce doğranmış soğan, salça yağda biraz kavrulur.
Üzerine bulgur ve doğranmış ebegümeci dökülür, pişirilir. Biraz pişirildikten
sonra ayran katılır. Dereotu, maydanoz tuz ilave edilerek pişirilmeye devam
edilir. İyice pişip pilav haline geldikten sonra üzerine kırmızıbiberli yağ
dökülür veya sade olarak servis yapılır.
Yumurtalı
Yemekler:
Bölgeye has kaygana, çırpılmış yumurtaya batırılan ekmeklerin
kızgın yağda kızartması ile yapılır. Bir başka tanınmış yemek de mıklama’dır. Üzerine
yumurta kırılarak yapılan yemeklerin genel adına denir. Kuşbaşı et, kıyma,
sucuk, pastırma, ıspanak, patates, mantar, çökelek, soğan tepsi veya tavada
pişirilip yemek haline getirildikten sonra üzerine kişi sayısınca yumurta
kırılır. Bir kapakla kapatılarak hafifçe pişirilir.
Kastamonu’da
Balık
Batı Karadeniz’in en uzun sahiline sahip Kastamonu’nun
mutfağında balık yemekleri geniş yer kaplamaz. Sahil köy ve ilçelerinde küçük
balıkların kızartmalarına, palamut pilakisine rastlanır ve balığa çıkmayı seven
sahil halkı tarafından balık salamura yapılıp kahvaltı sofralarında yenir.
Kastamonu
Çekme Helvası ve Ünlü Şekerci Hacı Bekir
Çekme Helva üreticiliği ile de kendini ispatlamış bir kent
olan Kastamonu’nun, bu konuda coğrafi işaret tescili alması da şekercilik
sektöründe geldiği noktayı gösterir. Türkiye'de şekerciliğin yaygınlaşması,
Türk lokum ve akidelerinin dünyaca tanınması Araçlı şekerci Hacı Bekir ve
müessesesi vasıtasıyla olmuştur. Tüm dünyaya şekerciliği tanıtan Hacı Bekir
Kastamonu Araç ilçesindendir. Şekercilik sektörünün en önemli markalarından
biri olan Hacı Bekir, Türk Şekerciliğinin belki dönüm noktalarında biridir. Bu
sektörde hizmet verenlerin birçoğu Araç ilçesindendir.
Kastamonu
Pastırması
Bölgeye ait özgün lezzetlerin başında nefis pastırma gelir. Sadece
güneşte kurutulmuş olması ile ön plana çıkmaktadır. Bu yöreye ait özel pastırma,
sonbahar dönemindeki pastırma yazı sıcaklarında asılarak kurutulan etten
yapılır ve çemen eklenerek kahvaltılık, çemensiz olarak yemeklerde kullanılır. Pastırma,
içinde kullanılan Taşköprü sarımsağından dolayı bölgenin öne çıkan efsane bir
lezzetidir. Kastamonulu, elle incecik, kâğıt gibi dilimlenmiş Kastamonu
pastırması ile türlü türlü yemek yapar ve bundan epey keyif alır. Özellikle
pastırmalı ekmek dedikleri üzeri kapalı pastırmalı pideleri çok meşhurdur.
Taşköprü
Sarımsağı
Dünyaca ünlü Taşköprü sarımsağının zengin aromasıyla hem Türk
mutfak kültüründe hem de Kastamonu’nun tarım kültürü içerisinde, çok önemli bir
yeri vardır. (Geçen Haftaki yazımda geniş olarak işledim)
Tosya
Pirinci
Türkiye’de çeltik tarımı, yaklaşık 500 yıl önce ilk olarak
Kastamonu ilinin Tosya ilçesinde yapıldığı görüşü yaygındır. Türk Gıda Kodeksi pirinç
tebliğinde orta taneli pirinç sınıfında yer alan Tosya pirincini Sarıkılçık
yerel çeşidi temsil etmektedir. Türkiye’nin en düşük şeker oranına sahip pirinç
çeşidi sarıkılçık pirinci Tosya'da yetiştirilmekte ve Tosya dışında başka bir
yerde üretilmemektedir. Sarıkılçık pirinci yüksek besin değerinden dolayı doyurucu
özelliği vardır. İşlem görmemiş sarıkılçık pirinci doğal ve sağlıklıdır.
Sarıkılçık pirinci fazla su çekme özelliği ile bildiğimiz pirinçlerin aksine
kavrularak değil kaynatılarak pişirilir. Ilgaz Dağı’nın eteklerinden gelen
suyla çeltiklenen pirinç olduğundan çok kıymetlidir.
Siyez
Buğdayı
Şimdilerde Kastamonu’nun birçok ilçesinde tarlalarda yetişen
ve on bin yıllık bir kültürün mirası olan Siyez Buğdayı oldukça dikkat
çekmektedir. Buğdayın atası kabul edilen siyez buğdayı, Hititlerden günümüze
kadar yöre halkı tarafından kullanılmıştır. Yakın zamana kadar değeri
anlaşılmamış olsa bile günümüzde, tüm ülkede birçok yerde bulgur olarak, ekşili
pilavda ve ekşi mayalı köy ekmeğinde kullanılmaktadır. Kastamonu’da kurulan pazarlarda köylülerin
yaptıkların ekmeğin çoğu siyez unundan yapılmıştır.
Kastamonu
Mantarı
Bu bölgede en iyi ürünlerinden biri de mantardır. Ülkenin en
çok çeşitli mantarı bu bölgedir. Mantar üretiminde birincilik Kastamonu’dadır. Bölgede
bulunan ormanın bereketi çok çeşitli mantar yetişmesine imkân sağlamaktadır.
Karadeniz’in yüksek bölgelerinden yüzlerce çeşit mantar toplanır. Bu
mantarlardan da çeşitli yemekler yapılır. kuzugöbeği mantarından kavurma, ebişke
mantarından mıhlama, kanlıca mantarından turşu, cincile mantarından ise börek
yapılır.
Kastamonu’nun
Meşhur Tiridi
Adına türkü yazılan "tirit" Kastamonu mutfağının
önemli yöresel lezzetleri arasında yer almaktadır. 150 yıllık kel simit ve
kemik suyuyla yapılan "tirit" efsanevi yemeklerden biridir. Bu
yemeğin Coğrafi işaret tescili de vardır. Başka yörelerde yapılan tirit
yemeklerinin aksine bölgede kel simit kullanılması ve kemik suyunda pişmesi
yemeğe ayrı bir lezzet katmaktadır. Ayrıca Kastamonulu hanımlar bayat ekmekten de
tirit yapmaktadırlar. Tepsiye dizilen ekmek dilimleri üzerine biraz su konur.
Bir tavada hazırlanmış soğan, domates, yeşilbiber, kıyma karışımı pişirilerek
ekmeklerin üzerine yayılır. Tepsi ateşte biraz tutulduktan sonra tirit servisi
yapılır. Üzerine sarımsaklı yoğurt da konulabilir.
Daday
Etli Ekmeği
Coğrafi işaret tescili de olan “Daday Etli Ekmek” yaklaşık
150 yıllık lezzeti ile Kastamonu'nun sembol yemeklerinden birisidir.
Kastamonu'ya gelen yerli ve yabancı turistlerin yemeden gitmediği Etli Ekmek
incecik açılan hamurun arasına önceden dövülerek hazırlanan kıyma konulup,
ocakta saç üstünde arkalı önlü çevrilerek yapılmaktadır. Malzemesi: 1 Kg. orta yağlı, iki kere çekilmiş dana kıyması, 2 Kg.
un, iki büyük baş soğan, yarım demet maydanoz, 1 yumurta, karabiber, kimyon,
tuz, 1 çay bardağı sıvı yağ. Hazırlanışı,
Sacın üstü silinip altıda külle kaplanarak pişecek ekmeğin yanmaması sağlanır. Etin
hazırlanmasında, kıyılmış soğan, 1 yumurta, maydanoz ve baharatlar ve birazda
su ilave edilerek macun kıvamında ekmek hamuruna sürülebilecek hale getirilir.
Ekmeklik un, hamur teknesinde mayasız su ve tuz ile yoğrulur ve hamur haline
getirilir. Hamur yaklaşık 30 cm. çapında yuvarlak bir biçimde ve 2-3 mm.
kalınlığında açılır. Açılan bu hamurun yarısının içine daha önceden hazırlanan
kıyma eklenir ve diğer yarısı ile bunun üzeri kapatılır. Hazırlanan bu ekmek
sac üzerinde her iki tarafı da kızarıncaya kadar pişirilir ve servise sunulur.
Etli ekmeğin, patatesli, mantarlı, kesikli, yoğurtlu, cevizli, ıspanaklı gibi
çeşitleri de yaygın olarak yapılır.
Banduma
Malzemesi: 1 Kg’lık böreklik un, 150 gr. ceviz
içi, yarım hindi, 50 gr. tereyağı, tuz. Hazırlanışı:
İlk önce hindi pişirilerek suyu elde edilir. Sonra un su ve tuz ile yoğrulur.
Bu hamur yufka haline getirilerek pişirilir. Ceviz içi ufalanarak bir tepsi
içinde önceden kızartılmış tereyağı ile yağlanır. Pişirilen hamurlar yufka
halinde iken rulo şeklinde kesilir ve hazırlanmış olan hindi suyuna
bandırılarak bir tepsiye dizilir. Bu tepsideki hamurların üzerine hindi eti
parçaları ve ufalanarak yağlanmış ceviz içi konur ve yine hindi suyu ilave
edilerek ocakta altı kızarana kadar pişirilir. Ocaktan çıkınca eritilmiş
tereyağı dökülerek servise hazır hale getirilir.
Püryan-Kuyu
Kebabı
Kuzunun kuyuya sarkıtılarak pişirilmesi ile hazırlanır,
meşhur Tosya pirinci ile servis edilir. Sabah erken ateşi yakılır, öğlen
servise hazırlanır. Hazırlanışı: tuğladan
1,5 metre derinliğinde ve ortalama 3 ila 5 koyun alabilecek çapta bir kuyu
yapılır. Kuyunun duvarına çengeller asılır. Kuyu tabanına enkaz diye tabir
edilen odunlar döşenerek ateş yakılır ve is çıkmayacak hale getirilir. Közün
üzerine bir boş tava konulur. Bundaki amaç, pişecek olan kuzunun pişme
sırasında çıkan yağlarının tava içinde toplanarak daha sonra yapılacak pilav
için kullanılmasıdır. Yeni kesilmiş bir kuzu bütün olarak kalacak şekilde
boynundan kuyruk sokumuna kadar satırla ikiye ayrılarak közlerin üzerinde
çengellere takılır. Kuyunun ağzı tahta bir kapakla kapatılır ve kuzunun kendi
buharında pişebilmesi için çevresi tamamen çamur ile sıvanır. Yaklaşık iki saat
piştikten sonra kuyudan çıkarılan kuzu parçalanır ve afiyetle yenir.
Yorumlar
Yorum Gönder